Türkiye'de kentleşme giderek artıyor. Bununla birlikte kilometre kareye düşen insan sayısı ve ihtiyaçları yıldan yıla artış gösteriyor. TÜİK verilerine göre, İstanbul'da 2007 yılında kilometrekareye düşen insan sayısı 2.420 iken bu sayı her yıl artarak 2016'da 2.849'a ulaştı. Hal böyle olunca kentin gelişimi için kentlilere sunulması gereken hizmetler geniş bir alana yayıldı. Şehirlerimizi daha yakından tanımak, kültürel ve toplumsal değerlerimizi ortaya çıkarmak ve daha yaşanabilir bir şehir tasarlamak amacıyla yola çıkan bir girişim var. İsmi "Şehrine Ses Ver"...
Şehrine Ses Ver girişimi Merve Akdağ Öner adlı genç mimar öncülüğünde bir grup tasarımcı ve sosyal bilimci arkadaşı tarafından kuruldu. Şehrine Ses Ver oluşumu, kentteki güncel sorunlara, mahalleliyi, tasarımcıları, sosyal bilimcileri, kamu kurumlarını ve yatırımcıları bir araya getirerek çözümler üretiyor. Şehrine Ses Ver girişimi bugüne kadar birçok farklı etkinlik düzenledi. Atölyelerden tasarım kamplarına kadar onlarca farklı etkinliğe bine yakın kişi katıldı. Bu etkinliklerde katılımcılar "Daha iyi bir kent yaşamı nasıl olur?" sorusuna cevap aradı.
Girişim, bugüne kadar İstanbul'un Kadıköy, Üsküdar, Beşiktaş, Eyüp ve Bomonti semtlerinde ve Kayseri, Erzincan ve Balıkesir illerinde çalışmalarda bulundu. Bu bölgelerde yaşayan binlerce kişiyle etkileşime geçip "Nasıl daha katılımcı kamusal alanlar kurulur?" ekseninde görüş alışverişinde bulundular. O projelerden biri de "Düşlerinle Gel Beşiktaş" etkileşimli pano projesiydi. Proje kapsamında Beşiktaş'ta yaşayanlar ve alanı kullananlar, görüşlerini ve düşlerini kurulan panoya ilmek ilmek işledi. Şehrine Ses Ver gönüllüleri vatandaşların ulaşım, yeşil alan kullanımları, aydınlatmalar gibi farklı alanlardaki görüş ve isteklerini ilçe belediyesine ulaştırdı. Bu konularda çeşitli tasarımları geliştirme sürecine başlandı. Böylece yerel halkla yetkililer arasında bir bağ kuruldu, sorunların tespiti ve üretilebilecek çözümler için bir yol açıldı.
Şehrine Ses Ver girişimi, daha yaşanabilir şehirler için geleceği birlikte tasarlama hayaliyle yola çıktı. Sadece mimarları ya da plancıları değil, şehirde yaşayan herkesi ortak kullanım alanlarının tasarım sürecine katmak için çaba gösterdi. Toplumsal iletişimi ve etkileşimi arttırdı. Kent yaşamında ortak dil ve ortak akıl oluşması için farkındalık yarattı. Hem farklı meslek gruplarının ortaklaşa üretim yapmasına öncülük etti hem de şehirde yaşayan insanların hayatında kocaman bir fark yarattı.